Mutfakta Hanımeli
Ülkemizde ve hemen hemen tüm toplumlarda aile mutfağının ana sorumlusu kadın olarak bilinir. Bu durum Türk erkeğinin mutfağa girmediği, bir şeylere dokunup yemek pişirmediği anlamına gelmese de pişirip yediren, yıkayan, derleyen ve toplayan olarak aile mutfaklarında her zaman akla ilk kadın gelir. Ev mutfaklarında feminen (kadın egemen) bir yapı olsa da profesyonel mutfaklarda maskülen (erkek egemen) bir yapının varlığı görülür.
Günümüzde sosyal statüsü ve toplumdaki yeri halen tartışılmakta olan kadın, toplumsal rolü giderek artan önemli bir faktör haline gelmekte. Kadınlar hemen her alanda bu denli aktifken neden profesyonel mutfaklarda yeterli seviyede yer almamaktadır?
Kadın ve erkeğin farklı biyolojik özellikleri ve toplumsal cinsiyet rollerinin belirleyici olmasının yanında, profesyonel mutfaklarda ki güç, statü ve şov egemen bir yapının olmasını bu sorunun sebepleri arasında gösterebiliriz.
Profesyonel mutfaklar genellikle uzun çalışma saatleri, yüksek stres seviyesi, düşük ücret ve sektörel ilerleme olanaklarının sınırlı olduğu emek yoğun yerler olarak karakterize edilir. Düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve işin yorucu doğasının stres dolu bir yer haline getirdiği profesyonel mutfaklar aynı zamanda yalnızca güçlü olanın var olabildiği yerlerdir. Rekabetin sürekliliğini koruduğu bu mekanlarda, kadınların varlığı ile çok sık karşılaşılmamaktadır. Bunun nedeni kadınların iyi yemek pişirememesi değil ciddiye alınmamalarıdır. Çünkü kadınlar, doğası gereği genellikle rekabet için değil, insanları beslemek için yemek yapmalıdır görüşü hakimdir.
Tüm bunlara bir de sektörün cinsiyetçi doğası, uzun ve standart olmayan çalışma saatleri, yoğun fiziksel işçilik, belirsiz izin ve özel günler eklendiğinde, kadınlar için bu mekânlarda çalışmak oldukça zordur.
Kadınların tarihsel olarak mutfakta yetersiz temsil edilişi, kadınların sektörel mutfağa girmelerini zorlaştıran bir örgüt kültürünün oluşması, mutfak özelinde kuralların erkekler tarafından oluşturulması, kadınların şef olarak mutfaklarda yeterli derecede rol alamaması hem sosyolojik hem de gastronomik açıdan göz ardı edilemeyecek bir derinliğe sahiptir. Bu nedenle de mutfakta kadının sesi fiziksel ve sembolik olarak gizli tutulmaktadır.
Ancak; son popüler kültürün mesleğe olan ilgisi, mutfak okulu kayıtlarında ve sektöre giren kişi sayısında, özellikle de kadınlarda artışa neden olmaktadır. Nitekim kadınlar, aşçılık okullarına katılım noktasında çoğunluğu temsil etmektedir.
Tüm sektörlerde olması gerektiği gibi profesyonel mutfaklarda çalışan kadınların da zeka, düşünce ve hayal gücünün ve üretkenliğinin işletme verimliliğine, genel olarak ekonomiye katkısı göz ardı edilmemelidir.
Dolayısıyla eğitim seviyelerinin yükseltilebilme imkanlarının sağlanması, toplumsal ve sektörel kabulün kolaylaştırılması yönünde kadınlara fırsatlar tanınması, üst düzeylerde görev alma imkanlarının geliştirilmesi gibi yaklaşımlar toplumsal cinsiyet kalıplarının da yeniden şekillendirilmesini sağlayacaktır.
Yemek pişirmek sadece bir zanaat değil, aynı zamanda çok fazla adanmışlık ve beceri gerektiren sanatsal bir iştir.
Biz kadınlar her zamankinden daha cesuruz daha eminiz daha güçlüyüz. Karşılaşacağımız tüm zorluklara ve engellere karşı “Mutfakta Hanımeli” diyoruz.
Yayınlanan Medya Sapanca INFO